Suskunluğumla
konuşarım en çok ben...Anlayana da, anlamayana da çoğu zaman suskunluğumla
konuşarım. Bazıları “susdurduk” gibi düşüner suskunluğumu, bazıları “demek
istediği bir şeyler var..ama ne?” gibi algılar.
Ben suskunluğumla
nefret ederim, severim, sinirlenirim, ağlarım, gülerim, üzülürüm, acırım çoğu
zaman. Hatta bir az abartsam suskunluğumla küfür ederim bazen.
“Suskunluk
çogu şey anlatır anlayana” derler ya.. Benim için fark etmez önümdeki anlayan
mı, anlamayan mı. Ben susarsam susarım ve suskunluğumun altında ne işaretler
yatırırım onu bir Yüce Allah bilir, bir ben. Konuştuklarımdan korkanlara
acırım, hatta severim onları. “Şimdi ben ne konuşdum ki, bunlar böyle
korkdular?” da düşünmüyor değilim. Ama sükunetimin sesini duysalardı onlar...
Konuştuklarımdan çok susduklarıma dikkat etselerdi...daha çoğu şeyi anlarlardı.
Ben
suskunluğumda acı gizlerim, sevinç gizlerim, göz yaşı gizlerim, hasret
gizlerim.. Az bir kısmını duyan olsa suskunluğumun “bu sakladıklarının yükünü
nasıl taşıya biliyorsun?” sorusunu sorar bana ...kesin eminim...
Konuştuklarıma
bakmayın siz.. Sustuklarıma bakın..Konuşurken akıllıca konuşub susarken
saçmalıyorsam bile ...siz yine suskunluklarımın sesini dinleyin...orda benim
söylemek istediklerim feryad ediyor...
P.S. Bu yazı Türkiyenin "Hür" gazetesi için yazılmış ve o gazetede yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder